WWF'nin 2020 Yaşayan Gezegen Raporu'na göre 1970'ten bu yana memeli, kuş, balık, sürüngen ve amfibi popülasyonlarında ortalama %68'lik bir düşüş yaşandı.
Biyoçeşitlilik, tüm biçimleriyle yaşamın çeşitliliği demektir. Tüm canlı türlerinden, bunların genetik çeşitliliğinden ve bu canlıların karmaşık ekosistemler içindeki etkileşiminden oluşur. Biyoçeşitlilik temiz hava, temiz su, kaliteli toprak ve tozlaşmayı sağlar.
Kısmen iklim krizinden kaynaklanan biyolojik çeşitlilik kaybına öncelikle arazi kullanımındaki değişiklikler, habitat kaybı ve bozulması neden olmaktadır: örneğin endüstriyel tarım ve ağaç kesimi. Diğer nedenler arasında balıkçılıkta olduğu gibi türlerin aşırı sömürülmesi, hastalıklar ve kirlilik yer almaktadır.
Sosyal Adalet Zayıflıyor
Biyoçeşitliliğin azalmasının maliyeti, en savunmasız topluluklar tarafından, geçim kaynaklarını giderek daha fazla tehlikeye atarak karşılanacaktır: yiyecek yetiştirmek, temiz su bulmak, ailelerini geçindirmek ve yaşadıkları yerde kalabilmek. Özünde, biyoçeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği kötüleştikçe, bu toplulukların sosyal açıdan adil bir şekilde gelişme olasılıkları azalmaktadır.
Örneğin kıyı mangrov ormanları, ekosistemleri ve ekonomik olarak kendilerine bağımlı topluluklar için hayati önem taşımaktadır. Çok sayıda canlı hayvana ve balığa barınak ve yiyecek sağlarlar, bunların çoğu hasat edilip yerel pazarlarda satılabilir. Doğal olarak deniz suyunu filtrelerler, bu da sulama için kullanılabilir. Ayrıca karbon depolayarak ve sellerin azaltarak doğayı korumaya yardımcı olurlar.
Bu mangrov ormanları ile ayakta duran topluluklar, aileleri için daha güvenli bir geleceğin yanı sıra istihdam, sağlık hizmeti ve eğitim sağlayabilmektedir. İşte bu sosyal adalettir. Ancak iklim krizi hızlandıkça ve biyoçeşitlilik kaybı kötüleştikçe bu durum garanti değildir. Bugün mangrov ormanları bilhassa karides yetiştiriciliği açısından bir "fabrika" olarak görülmekte, ayrıcalıklı kesimin ağız tadına hitap etmek adına vahşice sömürülmektedir.
Mangrov Ormanları: Doğal Güçlüler
Mangrov ormanları, tuzlu su ortamlarına uyum sağlamış özel ağaç ve çalı türlerinden oluşan, kıyı şeridinde yer alan ormanlardır. Bu ormanlar, gelgit alanları, haliçler ve çamurlu kıyılar gibi, deniz suyunun düzenli olarak taştığı bölgelerde bulunur.
Mangrovların Önemi:
Ekosistem için: Mangrov ormanları, çok çeşitli bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yaparak biyoçeşitliliği artırır. Balıklar, kabuklu deniz ürünleri, kuşlar ve yengeçler gibi birçok canlı için beslenme, üreme ve barınma alanı sağlarlar.
Kıyı şeridi için: Mangrovlar, kıyı şeridini erozyondan ve fırtına dalgalarından korumaya yardımcı olur. Kök sistemleri, toprağı sabitler ve gelgit akıntılarının etkisini azaltır.
İnsanlar için: Mangrov ormanları, yerel halka gıda, odun, ilaç ve balıkçılık gibi geçim kaynakları sağlar. Ayrıca, tuzlu suyun arıtılması ve karbon depolanması gibi önemli ekosistem hizmetleri de sunarlar.
Mangrovların Tehditleri:
Kıyı şeridi gelişimi: Mangrov ormanları, kıyı şeridi gelişimi, tuzla alanların dönüştürülmesi ve su ürünleri yetiştiriciliği gibi faaliyetler nedeniyle yok edilmektedir.
İklim değişikliği: Yükselen deniz seviyeleri ve aşırı hava olayları gibi iklim değişikliğinin etkileri mangrov ormanlarını da tehdit etmektedir.
Kirlilik: Mangrov ormanları, plastik atık, kimyasallar ve petrol döküntüleri gibi kirleticilerden de olumsuz etkilenmektedir.
Türkiye'de doğal olarak yetişen mangrov ormanları bulunmamaktadır. Mangrov ormanları, tropikal ve subtropikal bölgelerde, tuzlu su ortamlarına uyum sağlamış özel ağaç ve çalı türlerinden oluşan kıyı şeridi ormanlarıdır. Türkiye'nin iklimi ve coğrafi konumu mangrov ormanlarının oluşması için uygun değildir.
Ancak, Türkiye'de bazı subasar ormanları, mangrov ormanlarına benzer bazı işlevler görmektedir. Bu ormanlar, tatlı su kaynakları ile tuzlu su kaynaklarının kesiştiği noktalarda yetişen ağaç ve çalılardan oluşur. Subasar ormanları da, biyoçeşitliliği korumak, kıyı şeridini erozyondan korumak ve yerel halka geçim kaynakları sağlamak gibi önemli rollere sahiptir.
Kaynaklar:
Comments